Get my banner code or make your own flash banner
TÜRKİYE CANIM FEDA

HTML KOD


   
  haydi eğlenceye
  bilgiler
 

Ekvator

Vikipedi, özgür ansiklopedi

 
Git ve: kullan, ara
20. Yüzyılda Bilim ve Teknoloji

1900

Mendel yasalarının doğruluğu deneylerle kanıtlandı.1822’de Avusturya’da doğan Gregor Mendel 1856 yılında kalıtımla ilgili çalışmalarına başlamıştı.Bezelyelerle yaptığı deneyler sonunda kalıtım yasalarını ortaya atan Mendel, Kalıtım bilimin (genetiğin) doğmasına olanak sağlamıştır.


1900

ilk radyonun yapılışı.Elektromanyetik dalgaların varlığını 1864 yılında JamesClerk Maxwell ortaya koymuştu.Guglielmo Marconi’yse dalgaları ilk olarak 9 m, sonra da 275 m ve 3 km’lik uzaklıklara iletmeyi başardı. 1901’de de Atlas Okyanusunun ötesine ilk mesajını ulaştırdı.


1900

Günümüzde Planck Sabiti olarak adlandırılan eylem kuantumunu, Alman fizikçi Max Planck buldu.ışıma olgusunda enerjinin sürekli biçimde değil, enerji paketleri biçiminde kesikli olarak ortaya çıktığı varsayımını yapan Planck, her biri belirli bir enerji miktarını içeren paketlere kuantum adını verdi ve bir kuantumun enerjisinin ışınımın frekansıyla orantılı olduğunu öne
sürdü. Bu teori fizikte bir devrim niteliği taşıyordu ve 20. yüzyıla damgasını vuran kuantum mekaniğinin başlangıcı oldu.


1901

Emekli bir Alman subayı olan Ferdinand Zeppelin’in tasarladığı hava gemisi "Zeplin"lerden ilki 2 Temmuz’da Almanya’da Friedrichshafen yakınlarında bir
göldeki yüzer hangardan havalandı.Sivil havacılıkta ve yolcu taşımacılığında büyük başarılar elde edecek olan bu araçlar,uçaklarla rekabete dayanamayıp gelecekte göklerden silinecekti.


1901

Karl Landsteiner, alyuvarlarda hücre zarının dışı katmanına yapışan antijen adlı bir maddenin türüne bağlı olarak insanda en az üç temel kan grubu olduğunu gösterdi; bu grupları A, B ve 0 olarak adlandırdı. Bir yıl sonra da A ve B antijenlerinin ikisini birden taşıyan AB grubu bulundu.


1902

ABD’li genetik bilgini Walter Sutton, Columbia’da öğrenciliği sırasında kromozomların kalıtsal bilgiyi taşıdığını ve ayrı çiftler halinde bulunduğunu ilk kez ortaya koymuş, sonraki yıllarda yaptığı çalışmalarla kalıtımla ilgili kromozom kuramının temelini atmıştır.


1903

Bayliss ve Starling, sindirime yardımcı pankreas sıvısının salgılanmasında uyarıcı maddeyi bularak ilk kez hormon kavramını ortaya attılar.Sekretin adını verdikleri bu madde gibi salgılandığı organdan uzakta başka bir organı uyaran bu tür kimyasal maddeleri "uyarmak" anlamındaki Yunanca horman
sözcüğünden türetilmiş hormon terimiyle adlandırmayı da Bayliss ve Starling yaptı.


1903

Motorlu ilk uçuş yapıldı. Orville Wright’ın pilotluğunu yaptığı Flyer adındaki ilk uçak 17 Aralık 1903’te havalanıp yerden üç metre yükseldi,12 saniye havada kalan uçak sonra sert bir biçimde yere indi. Wilbur ve Orville Wright kardeşler aynı gün iki uçuş daha yaptılar. En uzun uçuş 59 saniye sürdü 260 m’lik bir uzaklığı aştı.


1903

Hollandalı fizyolog Willem Einthoven,kendi adıyla anılan ilk telli galvanometreyi tasarladı. Galvanometre, kalp kasının kasılmasıyla ortaya
çıkan değişiklikleri ölçüyor ve kâğıt üzerine kaydediyordu. Einthoven bu yönteme elektrokardiyografi adını verdi.


1904

ıvan Petroviç Pavlov, Nobel Fizyoloji ve Tıp Ödülü’nü kazandı. Hayvanlar üzerinde yaptığı deneylerle şartlı refleks kavramın geliştiren Pavlov,bu ödülü, sindirim salgıları üzerindeki araştırmaları nedeniyle kazanmıştı.


1904

Ernest Rutherford, Radyoaktiflik adını verdiği kitabını yayımladı. ingiliz fizikçi kitabında, bu konudaki çalışmalarının sonuçlarını anlatıyor ve radyoaktif etkinliğin dış koşullardan etkilenmediğini, radyoaktif süreçlerde kimyasal tepkimelere oranla daha fazla miktarda ısı açığa çıktığını ortaya koyuyordu. Ayrıca bu yapıtında radyoaktif dönüşüm sonucunda kimyasal nitelikleri farklı yeni ürünlerin ortaya çıktığını ileri sürüyordu.


1905

IQ testi ilk kez uygulandı. Alman psikolog Wilhelm Stern’in ortaya koyduğu IQ (Intelligence Quotient) kavramı Lewis Terman tarafından Stanfort-Biret
testinde kullanılmak üzere uyarland.Zekâ yaşının kronolojik yaşla bölümünün 100’le çarpılmasıyla sonuç elde edilir. Ortalama IQ sayısı 100 olarak kabul edilmiştir. 130’un üzerindeki değerler üstün zekâlı, 70’in altındakilerse geri zekâlı olarak nitelendirilir.


1905

Albert Einstein, özel görelilik kuramına ilişkin "Hareketli Cisimlerin Elektrodinamiği" adlı makaleyi yayımladı.Bu makale fizikte devrim niteliği
taşır.


1906

Lee de Forest, elektronları salan elektrot (katot) ile toplayan elektrot (anot) arasına ızgara adı verilen kafes biçimli bir üçüncü elektrot yerleştirerek üç elektrotlu ilk elektronik lambayı (triyot) gerçekleştirdi. Izgaraya uygulanan gerilimin değiştirilmesiyle katot ile anot arasındaki elektron akımının azalıp çoğalması sağlanıyordu. Böylece de triyot lamba
yükselteç olarak kullanılabiliyordu.Telsiz iletişimi ve radyonun gelişmesinde triyot lambanın büyük katkısı olmuştur.


1907

Bertrand Boltwood radyometrik tarihleme yöntemini buldu. 1905 yılında
uranyumla başlayan radyoaktif bozunumların son ürününün kurşun olduğunu gösteren bilim adamı, 1907’de içlerindeki kurşun-uranyum oranına bakarak bazı kayaçların yaşını ölçme yöntemini geliştirdi.Bu yöntem sayesinde
Dünya’nın yaşının tahmin edilmesinde önemli adımlar atıldı.Bu yöntem ayrıca arkeolojide de kullanıldı.


1908

Jean Perrin sıvı içinde asılı halde bulunan çok küçük parçacıkların Brown
hareketlerini inceleyerek maddenin atomlardan oluştuğunu kanıtladı.


1908

Ford firması "T" modeli denen otomobili piyasaya sürdü.Bu model, bir
at almaya parası yeten herkesin alabileceği ucuzluktaydı.Böylece otomobiller yalnızca zenginlerin oyuncağı olmaktan çıkıp günlük yaşamda
kullanılmaya başladılar. Kısa bir süre sonra ilk üretim bandını da devreye sokarak seri üretime geçen ilk firma yine Ford olacaktı.


1908

Hans Geiger ilk radyasyon dedektörünü, bugün kullandığımız adıyla Geiger
sayacını, yaptı.Manchester Üniversitesi’nde Ernest Rutherford’un yardımcılığını yapan Geiger, yaptığı deneylerle Rutherford’un çekirdeğin atomun merkezinde çok küçük bir yer kapladığını anlamasına yardımcı olmuştu.


1909

ABD’li bir kâşif olan Robert Edwin Peary kuzey kutbuna ulaşmayı başaran ilk
insan oldu.


1909

Leo Hendrik Baekeland bakaliti buldu.Baekeland 1905’te doğal bir reçine olan gomalakın yerini tutabilecek bir maddeyi sentez yoluyla üretebilmek için araştırmalara başladı. Araştırmaları formaldehit ile fenolün yüksek sıcaklık ve basınç altında yoğunlaşma ürünü olan ve ısıtıldığında yumuşamayan plastik maddelerin ilk örneği olarak çığır açan bakaliti bulmasıyla sonuçlandı.


1911

Norveç’li kâşif Roald Amundsen,14 Aralık 1911 günü kendisine eşlik eden 4 kişi ve 54 köpekle güney kutbuna ulaştı.1911 Polonyalı kimyager Casimir Funk, parlatılmamış pirinçte bulunan ve beriberiyi önleyen maddenin bir tür amin olduğunu belirleyerek buna vitamin adının verilmesini önerdi. Bütün vitaminlerin yapısının birbirine benzediği düşünüldüğünden bu terim kısaca bütün yardımcı maddeler için kullanıldı.


1911

Süperiletkenler keşfedildi.Hollandalı fizikçi Heike Kamerlingh Onnes,
belirli şartlarda cıvanın süper iletken olduğunu buldu.Sonradan iki düzineden fazla elementin ve binlerce metal alaşımının da süperiletken olabileceği bulundu.


1911

Ernest Rutherford, atom modelini geliştirdi.Alfa parçacıklarının ince metal levhalardan geçişini inceleyen Rutherfort, alfa parçacığı artı yüklü olduğundan levhadan geçişi sırasında metal atomlarındaki artı yüklerin itici
etkisiyle sapmaya uğrayacağını ama parçacığın kütlesi çok büyük olduğu
için sapmanın küçük olacağını düşünüyordu.Yapılan deneylerde alfa
parçacıklarının gerçekten de genel olarak küçük sapmalar gösterdiği fakat
büyük açılarda sapan parçaların da bulunduğu, hatta bazen bir parçacığın
yönünü değiştirip geri döndüğü gözlendi. Bu durum o günlerde geçerli olan atom modeline uymuyordu. Böylesine büyük kütleli alfa parçacığını bu denli
saptırabilmesi için atomdaki bütün artı yüklerin ve kütlenin çok küçük bir
hacimde yoğunlaşmış olması gerekiyordu.Rutherford, bu fikirden yola çıkarak geliştirdiği atom modelinde atomun, çok küçük hacimli, yoğun ve artı yüklü bir çekirdek ile bunun çevresinde dönen küçük kütleli ve eksi yüklerden oluştuğunu ortaya koydu.


1912

Kıtaların kayması kuram ortaya atıldı.Aslında bir meteorolog olan Alman bilim adamı Alfred Wegener, başlangıçta tüm kıtaların Pangea adında tek bir kıta
olduğu, sonradan parçalanıp dağılarak zamanla günümüzdeki yerlerine ulaştığı görüşüne dayanan kıtaların kayması kuramını ortaya attı.


1913

Niels Bohr atomun yapısını açıklığa kavuşturdu ve bunu anlattığı ünlü makalesini yayımladı. Bohr’un atom modeli, özellikle hidrojen atomunun yapısını belirleyen modeli, önceki klasik modellerden köklü biçimde farklıydı. Bu model, kuantum modelini hesaba katan ilk modeldi ve tümüyle kuantum
Mekaniğine dayanan modellerin öncüsüydü.


1915

ilk kıtalararası telefon konuşması yapıldı.


1916

Karadeliklerin varlığına dair ilk varsayım ortaya atıldı.Alman gökbilimci Karl Schwarzschield, yeterli kütleye sahip cisimlerden kaçış hızının ışık hızına yaklaşabileceğini, bu nedenle doğrudan gözlemlenemeyeceklerini kanıtlamak
amacıyla, genel denklemlerden yararlanarak karadelik kuramının temellerini attı.Çekimlerinden ışık dahil hiçbir şeyin kaçamayacağı bu cisimlere karadelik adının verilmesi yaklaşık 50 yıl sonra olacaktı.


1916

Einstein "Genel Görelilik Kuramı" olarak bilinen çalışmasını yayımladı.Bu
çalışma bilim dünyasını sarsan görüşler içeriyordu.Kuramın öngörülerinin
deneysel kanıtlarıysa ancak Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Mayıs 1919’da Gine Körfezi’ndeki Principe adasında ve Brezilya Sobral’de gerçekleştirilen Güneş tutulması gözlemleri sonucu elde edildi.


1918

Tarımda benzin motorlu traktörler kullanılmaya başladı.Üretimin artmasıyla birlikte çiftçiler yalnız kendi gereksinimlerini karşılamak için değil, piyasaya mal satmak için de çalışmaya başladılar.


1917

Sonar kullanılmaya başladı.Ses dalgaları yoluyla cisimlerin yerini saptayan bu aracın temel ilkeleri Fransız fizikçi Paul Langevin tarafından ortaya atılmıştı.Gemilerde ve denizaltılarda genel kullanım alanı bulan sonar, deniz yolculuklarını daha güvenli kıldı.


1920

Soğutucular gündelik yaşamda.Üretilmeye başlayan elektrikli buzdolapları yiyeceklerin saklanmasında yeni bir çığır açtı.


1920

ABD’de düzenli radyo yayınları başladı.Aynı yıl ingiltere’de de radyo yayınları başlamıştı.


1921

Hermann Rorschach,kendi adıyla anılan ve yansıtma tekniğine dayanan psikolojik testler uygulamaya başladı.


1921

Kanadalı bilim adamları Frederick G. Banting ve Charles H. Best, pankreas özütünden insülin elde ettiler.Bu buluş,şeker hastalığı tedavisinde çığır açtı.


1921

Robot sözcüğü ilk kez kullanıldı.Çek oyun yazarı Karel Capek, Rossum’s Universal Robots (Rossum’un Evrensel Robotları) adını verdiği oyununda verilen emirleri düşünmeden yerine getiren makineleşmiş insanlardan söz
ediyordu. Robot sözcüğü Çek dilinde angarya iş anlamına geliyordu.


1922

Tutankamon’un mezarı bulundu. Mumyanın bulunduğu odaya ilk kez ingiliz kazıbilimci (arkeolog) Howard Carter girdi. Mısır’da 19. sülale döneminde "Amarna kralları" olarak bilinen Ahenaton, Smenhkare,Tutankamon ve Ay’ın adları firavunlar listesinden silindiği için mezarın yeri unutulmuştu.Bu sayede özgün haliyle, bozulmadan bulunan mezar, birçok arkeolojik bulgu sağladı.


1923

Arthur Compton, X ışınlarının elektronlarla çarpışması durumunda dalga boylarının değiştiğini belirleyerek bunun nedenini açıkladı.Bu buluş elektromanyetik dalgaların hem dalga hem de parçacık niteli¤i taşıyan ikili yapısına ilişkin görüşü doğrulamıştır.


1923

isviçreli psikolog Jean Piaget,çocukların derslerde yaptığı yanlışların gelişigüzel olmadığını, belli yaş gruplarında özgün yanlışların yapıldığını ortaya koydu.Böylece çocuğun yetişkinliğine değin bir dizi zihinsel gelişim
evresinden geçtiği sonucuna ulaştı.


1924

Fransız fizikçi Louis de Broglie, ışığın hem dalga hem de parçacık davranışı gösterdiğini kanıtlayan deneysel bulgulardan yola çıkarak, parçacıkların da parçacık özelliklerine ek olarak dalga özelliklerine sahip olabileceği düşüncesini ileri sürdü.


1925

Alman fizikçi Werner Heisenberg, kuantum mekaniğinin matris biçimini
geliştirdi.Heisenberg tutulduğu saman nezlesi nedeniyle dinlemeye çekildiği Helgoland adasında, harmonik olmayan salınıcıda kesikli enerji durumlarının açıklanmasıyla ilgili bir problemi çözerek atomun kuantum mekaniğinin geliştirilmesine yönelik programlı araştırmaların başlangıcını oluşturdu.


1926

Robert Goddard ilk başarılı roket deneyini gerçekleştirdi.Massachussets’e bağlı Auburn kenti yakınlarında bir çiftlikte gerçekleştirdiği deneyde, Goddard’ın bir rampadan ateşlediği sıvı yakıtlı roket 30 m yükseldi ve 2,5 saniye havada kalarak 60 metre yol aldı.


1927

George Paget Thomson, bir elektron demetinin kristal yapılı bir maddeden geçerken kırılıma uğradığını belirledi.Böylece Louis de Broglie’nin,bir parçacığın, Planck sabitinin parçacık momentumuna bölünmesiyle elde edilen dalgaboyunda bir dalga davranışı göstereceği yolundaki öngörüsünü doğruladı.


1927

Büyük patlama kuramı ortaya atıldı. Belçikalı gökbilimci Georges Lemaître’in
ortaya attığı kurama göre evren başlangıçtaki bir "süperatomun" genleşmesi sonucu oluşmuştur.Bu kuram sonradan George Gamov tarafından geliştirildi.


1927

Sesli sinema filmi yapıldı.1895 yılında Lumiere kardeşlerin ilk filmi göstermelerinden beri sessiz sinema gündemdeydi.1927’den sonraysa sessiz filmler yerlerini yavaş yavaş sesli filmlere bıraktılar.


1928

C vitamini keşfedildi.Özellikle uzun gemi yolculuklarında ortaya çıkan ıskorbit hastalığının tedavisinde C vitaminin etkili olduğu anlaşıldı.


1928

Alexander Fleming, penisilini buldu.Bu antibiyotik ilaçla tedavide yeni bir dönem başlattı.


1929

Ünlü gökbilimci Edwin Hubble, Evren’in genişlediği fikrini ortaya attı.Hubble’a göre Evren, gökadaların birbirlerinden uzaklaşma hızları ile birbirlerine olan uzaklıkları arasındaki oran sabit kalacak şekilde genişlemektedir.


1930

Plüton gezegeni keşfedildi. Astronom Clyde Tombaugh, Lowell gözlemevinde çalıştığı sıralarda çektiği bir dizi fotoğrafta küçük gezegenlerden daha yavaş hareket eden bir gökcismi saptadı.Bu gök cismi uzun süredir orada olduğundan kuşku duyulan Plüton gezegeniydi..


1930

ingiliz fizikçi Paul Dirac,antimadde kavramını ortaya attı.Dirac, elektronların
enerji düzeyleri konusundaki çalışmaları sırasında elektronun karşıt parçacığının varlığını ileri sürdü.Bu çalışma, elektrik yükü dışında her yönüyle elektronun özdeşi olan bir parçacığın laboratuarda üretilmesiyle sonuçlandı. Bu maddeye pozitron adı verildi.


1931

Alman bilim adamı Ernst Ruska ilk elektronik merceği geliştirdi.Bu mercek elektronları ışık gibi odaklayan bir elektro mıknatıstan oluşuyordu.Ruska, seri halde birkaç elektron merceği kullanarak ilk elektron mikroskopunu 1933 yılında yaptı.


1926

Rus bilim adamı Vlademir Vernadski, canlı süreçlerin atmosfere katkılarını inceledi ve atmosferdeki azot, oksijen ve karbondioksiksitin canlılarca
üretildiğini belirledi. Biyosfer kavramını ortaya atan da Vernadskidir.


1931

Avusturyalı fizikçi Wolfgang Pauli, nötrinoların varlığı tezini ileri sürdü. Pauli,
Nötrinonun varlığını, radyoaktif beta bozunumuna ilişkin varsayımla enerjinin ve momentumun korunumu yasalarının uyum içinde olmasını sağlamak amacıyla öngörmüştü.Nötrino adı bu parçacığa ünlü italyan fizikçi Enrico Fermi tarafından verildi.


1931

Karl Jansky, Güneş Sistemi’nin dışından gelen radyo dalgaları keşfetti. 1928 yılında New Jersey’de bulunan Bell Laboratuarlarında çalışmaya başlayan Jansky, burada telefon haberleşmesini etkileyen çeşitli parazitlerin kaynağını araştırmakla görevlendirildi.Yönlendirilebilir doğrusal bir anten kurarak biri dışındaki tüm girişim kaynaklarını belirledi.Aylar süren çalışmalardan sonra 1931’de, bir türlü saptanamayan bu girişim kaynağının yıldızlar olduğunu buldu.Birkaç ay sonra da bu kaynağın Yay takımyıldızı doğrultusunda olduğunu keşfetti.


1932

James Chadwick atomun içinde elektrik yükü olmayan bir parçacık olduğunu keşfetti.Bu parçacığa nötron adını verdi.


1933

A. N. Kolmogorov, olasılıklar hesabının aksiyomatik kuramının temellerini attı. Bu, günümüzde de kullanılan olasılık kuramının başlangıcıdır.


1932

ABD’li bir fizikçi olan Edwin Herbert Land,fotoğrafların banyo ve baskı
işlerinin tek aşamada yapılmasını sağlayan bir yöntem geliştirdi.Bu çalışmaları sonucunda geliştirdiği ve Polaroid 3 kâğıdı olarak adlandırdığı kutuplayıcı kısa sürede yaygın kullanım alanı buldu.


1934

ABD’li kimyacı Wallace Carothers naylonu buldu. 1938’de ticari üretimine
geçilen naylon, bileşim yoluyla hazırlanan ilk sentetik polimer lifi olmuş ve yapay elyaf sanayisinin doğuşunu hazırlamıştır.


1934

Frederick ve Irene Joliot-Curie, çeşitli elementleri polonyum atomundan
salınan alfa parçacıkları (artı yüklü helyum çekirdekleri) bombardımanına
tutarak ilk yapay radyoaktifliği elde ettiler.


1935

Japon fizikçi Hideki Yukawa, atom çekirdeğindeki parçacıkları birarada tutan kuvvetin taşıyıcısı olarak mezon adlı parçacığın varlığını öngördü, bu parçacığın niteliklerini kuramsal olarak belirledi.


1935

ABD’li deprembilimciler Charles Richter ve Beno Gutenberg, deprem ve öteki
sismik olayların büyüklüklerini belirlemek için bir ölçek hazırladı.


1935

Radarın bulunuşu.ingiliz bilim adamı Robert Alexander Watson-Watt,uçaklara radyo dalgaları gönderip, yansıyan dalgayı alarak ve dalgaların gidiş dönüş süresini ölçerek uçağın varlığını ve uzaklığını 110km mesafeden belirleyebilen bir sistem geliştirdi. Bu, o güne değin yapılmış ilk pratik radar sistemiydi.


1938

Fisyonun bulunuşu. Otto Hahn,Strassman’la birlikte uranyumun ürünlerinden birinin,daha hafif olan radyoaktif baryum elementi olduğunu buldular ve bunun, uranyum atomunun daha hafif iki atoma bölündüğünü kanıtladığını anladılar.


1939

ıgor Sikorsky,1939 yılının başında yapımına başladığı VS-300 helikopterinin yapımını eylül ayında bitirdi ve ilk başarılı helikopter uçuşunu gerçekleştirdi.


1939

DDT (diklorodifeniltrikloroetan) ilk kez böcek ilacı olarak kullanıldı.ilk kez
1874 yılında üretilen DDT’ nin böcek öldürücü etkisi ilk kez isviçreli kimyacı Paul Hermann Müller tarafından keşfedilmiştir.Bu ilacın kullanımı ileriki yıllarda çevreye ve insanlara da zarar verdiği gerekçesiyle yasaklanacaktır.


1940

Karl Landsteiner kandaki Rh faktörünü keşfetti. ilk kez tespit edildiği bir maymun türünün (Rhesus) adını taşıyan bu faktör,anne ve dölütün kanında bir dizi tepkimeye yol açarak düşük, ölü doğum ve yeni doğan bebekte öldürücü bir hastalığa neden oluyordu.


1940

ABD’de ilk renkli TV yayınları başladı.


1940

Mc Millan ve Abelson, uranyumu nötron bombardımanına tutarak ilk yapay element olan neptünyumu elde ettiler.


1940

Fransa’da dört genç rastlantısal olarak Lascaux Mağarasını keşfetti. Mağaranın önemi binlerce yıl öncesinden kalma duvar resimleriyle dolu
olmasıydı. Sonraları yapılan karbon-14 testi sonucunda bu mağaranın MÖ 15 000-13 000 yıllarından kalmış olduğu anlaşılacaktı.


1941

Fritz Albert Lipmann canlı hücrede enerji aktarımı kuramını açıkladı ve ATP(adenozintrifosfat)’nin oynadığı temel rolü kanıtladı.Buna göre canlı sistemlerdeki biyokimyasal tepkimeler, termodinamik yasaların dışında değildir; enerji yoktan var edilemez.Hücreler enerji bakımından zengin moleküller taşıdığı için enerji tüketen tepkimeler oluşur.Bu moleküllerin en bilineni de ATP’ dir.


1942

Wernher von Braun ilk başarılı roket deneyini yaptı.Von Braun’un çalışmaları Almanya’da askeri amaçlı roketlerin yapımında kullanıldı.ileriki yıllarda ABD’de kurulan NASA da uzay çalışmaları için gereksinim duyduğu roket teknolojisini Von Braun’un çalışmalarından elde edecektir.


1942

ABD, atom bombası yapımına yönelik olarak gizli Manhattan projesini başlattı.Robert Oppenheimer’ ın başkanlığında yürütülen proje 1945 yılında
sonuçlandı.ilk atom bombası 16 Temmuz 1945’te Albuquerque’te bulunan bir hava üssünde denendi. Ani bir flok dalgası, yoğun ışık yayılması ve sıcaklık dalgalarının ardından gelen mantar şeklinde bir duman bu patlamanın sonuçlarındandı.
Bombanın açığa çıkardığı enerji 15 bin ton TNT’ninkine eşitti.Bu denemeden 1 ay sonra Japon kentleri Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası atıldı.1942 2 Aralık’ta Enrico Fermi, Chicago Üniversitesi’nde atom pili adıyla tanınan uranyum- yakıtlı grafitli ilk nükleer reaktörü yaptı.


1943

Selman Waksman, verem hastalığının tedavisinde etkili ilk antibiyotik olan streptomisini buldu. Waksman aynı zamanda antibiyotik terimini kullanan ilk kişiydi.



1944

isviçreli farmakolog Daniel Bovet, histamin etkisini engelleyerek vücudun alerji tepkilerini yatıştırabilen antihistaminik ilaçların ilk örneği olan prilamini elde etti.


1945

ingiliz Arthur C. Clarke, Yer eksenli uyduların Dünya’da birbirinden uzakta yer alan noktalar arasındaki iletişim için röle (aktarma) istasyonu olarak görev yapabileceklerini gösterdi.


1945

J. Presper Eckert ve John W. Mauchly ilk bilgisayarı yaptılar.Ertesi yıl John Ragazzini ve yardımcıları ABD Ulusal Savunma Araştırma Komitesi için ilk genel amaçlı tümüyle elektronik prototipi geliştirdiler.


1946

ABD’li biyokimyacı Melvin Calvin, yeşil bitkilerin ışık enerjisini, karbondioksiti
ve suyu büyümeleri için gerekli olan bileşiklere dönüştürdükleri fotosentez olayındaki kimyasal tepkimeleri ortaya çıkardı.


1947

John Bardeen, W. Brittain ve W. Shockley transistorü buldular.Elektrik
Sinyallerinin yükseltilmesini, denetlenmesini yada üretilmesini sağlayan bu buluşlarından dolayı üç bilim adamı 1956’da Nobel Fizik Ödülü’nü aldılar. Artık seri halde üretilebilen ve daha az yer kaplayan elektronik aletler yapmak mümkündür.


1947

Frank Willard Libby, kazıbilimciler, insanbilimciler ve yerbilimciler için çok değerli olan radyoaktif karbonla (karbon-14) tarihleme yöntemini geliştirdi.


1947

"Ses duvarı" aşıldı.ABD’li pilot Chuck Yeager, roketlerle takviye edilmiş Bell X-1 adlı uçağıyla saatte 1190 kilometreyi aşmayı başardı.Bu uçuşun ardından birçok havacılık firması sesten hızlı gidebilen uçaklar üretti.Sesten hızlı sivil uçakların ilkiyse uçuşlarına 1976 yılında başlayan ingiliz-Fransız ortak yapımı Concorde oldu.


1948

Macar asıllı bilim adamı Dennis Gabor,holografi düşüncesini geliştirdi. Mercek kullanmaksızın üç boyutlu bir görüntü oluşturma yöntemi olan holografi,uzun yıllar kuramsal olarak kalacak,ancak lazerin icadından sonra gerçekleştirilecektir.


1948

Richard Feynman,kuantum mekaniği ve elektrodinamik kuramlar üzerine yaptığı çalışmalarını tamamladı.Feynman bu çalışmasıyla eski kuantum elektrodinamik kuramının kimi zaman anlamsız sonuçlara yol açan yanlarını da çözüme kavuşturmuş oldu. Aynı alanda çalışan ABD’li Julian Schwinger ve Japon Tomonaga Siniçiro’yla birlikte 1965 yılında Nobel Fizik Ödülü’nü paylaştı.


1952

ABD’li doktor Jonas Salk çocuk felci aşısını geliştirdi.


1952

ilk hidrojen bombası denemesi yapıldı. Büyük Okyanus’taki Biikini atolünde gerçekleştirilen denemede atom bombasından çok daha fazla enerji açığa çıktı.Füzyon bombası,termonükleer bomba yada H bombası olarakda bilinen bu bombayı Edward Teller geliştirdi.


1953

J. D. Watson ve F.H. Crick tarafından DNA’nın molekül yapısı tanımlandı. Bu modele göre DNA, birbiri çevresinde sarılan iki merdivene benzer ikili sarmal biçimindeydi.Bu ikili sarmal,birbiri çevresinde sarılan iki şekerfosfat zincirinden ve bu zincirleri birbirine bağlayan baz çiftlerinden oluşuyordu.


1954

George G. Devol, programlanabilir bir robotun patentini aldı. 1961 yılında bu patentlere dayanarak Unimation firması Unimate adlı ilk sanayi robotunu hizmet soktu.


1956

Bilgisayarlar için bilimsel hesaplamaya yönelik ilk yüksek düzeyli dil olan FORTRAN (FORmula TRANslator) geliştirildi. Bunu 1960 yılında geliştirilen
Algol 60 (Algorithmic Language) izledi. Algol 60 kesin olarak tanımlanmış ilk programlama diliydi. Aynı yıl, yönetim konusunda uzmanlaşmış bir dil olan COBOL (COmmon Business Oriented Language) ve liste işleme dili olan Lisp (List processor) de kullanılmaya başladı.


1957

Sputnik-1 uzayda.4 Ekim 1957’de fırlatılan Sputnik-1,yörüngeye yerleştirilen ilk uydu olmuş ve uzay çağını başlatmıştı. Dünya çevresinde tam dolanımını 96 dakikada tamamlayan Sputnik-1,1958 yılında atmosfere girerek yanmıştı.


1958

Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) kuruldu.Rusların 1957’de Sputnik uzay aracını fırlatmasının ardından ABD kongresi tarafından 1915 yılında kurulmuş olan Ulusal Havacılık Danışma Komitesi çerçevesinde oluşturuldu.


1959

Christopher Cockerell ilk hoverkraftı yaptı.Bir hava yastığı üzerinde yol almak üzere tasarlanmış bu araçların hem karada hem de denizde gidebilme gibi bir avantajları vardı.Nevar ki, kullanımındaki bazı güçlüklerden dolayı
hoverkraftlar kendilerinden bekleneni veremediler.


1960

T. H. Maiman, yakuttan bir çubuk kullanarak ilk lazer aygıtını yaptı.Bu konuda daha önceden de çalışmalar olmasına karşın bugün anladığımız anlamıyla yapılan ilk lazer Maiman’a aittir.


1961

insanlı ilk uzay uçuşu 12 Nisan’da SSCB tarafından gerçekleştirildi.Kozmonot Yuri Gagarin, Vostok-1 adlı uzay aracıyla Dünya’nın çevresini 108 dakikada dolaştı.


1964

Uluslararası uydularla telekomünikasyon örgütü Intelsat kuruldu. Bu tarihten
sonra ilk uydusunu fırlatan Intelsat böylece 240 komünikasyon devresi ve 1
televizyon kanalının gereksinimini karşılayabiliyordu.


1967

ilk kalp nakli gerçekleştirildi.Güney Afrikalı cerrah Christiaan Barnard,tedavi olanağı kalmamış ağır bir hastanın kalbini,trafik kazasında ağır yaralanarak hastahaneye getirilen ve ölmek üzere olan birinin kalbiyle değiştirdi.


1967

ingiliz gökbilimciler Antony Hewish ve Jocelyn Bell ilk pulsarı keşfettiler. Hewish ve Bell, bu buluşlarının radyo dalgalarındaki hızlı ve ani oynamaları kaydetmek amacıyla özel olarak tasarlanmış bir radyo teleskop yardımıyla
gerçekleştirdiler.


1969

21 Temmuz’da ABD’li astronotlar Neil Armstrong ve Edwin Aldrin Ay’a ayak basan ilk insanlar oldular.


1969

ABD Savunma Bakanlığı ARPANET (Advanced Research Projects Agency) projesini başlattı.1965 yılında MIT Lincoln Laboratuarlarında ilkkez iki bilgisayar birbirine bağlanmış ve karşılıklı veri alış verişinde bulunmuşlardı.
ARPANET projesi kapsamındaysa dört üniversitenin bilgisayarları,araştırma, eğitim ve hükümet uygulamalarını yürütmek için birbirine bağlandı.Hükümet bu projeye başlarken olası bir düşman saldırısı ardından iletişimin kesilmesi durumunda klasik iletişim yollarına alternatif olacağı düşüncesinitaşıyordu.
Bu proje günümüzde kullanılan internetin başlangıcı niteliğindeydi.


1970

Kömür,petrol gibi fosil yakıtların kullanılmaya başlamasından sonra gösterilen ilginin azaldığı rüzgâr enerjisi yeniden gündeme geldi.Tüm dünyada fosil yakıt rezervlerinin sınırlı ve gittikçe tükeniyor olması buna seçenek oluşturacak enerji kaynakları bulmayı gerektiriyordu.Binlerce yıldır insanlığın mekanik amaçlarla kullandığı rüzgâr enerjisi artık enerji üretmek için de kullanılmaya başlıyordu.


1971

Amerikan sondası Mariner-9 Mars gezegeni çevresinde yörüngeye girdi ve yaklaşık bir yıl boyunca gezegenin yüzey haritasını çıkardı.


1971

ilk uzay istasyonu olan Salyut-1 Ruslar tarafından Dünya yörüngesine oturtuldu.Bilimsel gözlem ve araştırmalar yapacak olan Salyut uzay istasyonu,oldukça yakın bir yörüngeye oturduğundan giderek Dünya’ya yaklaştı ve altı ay sonra atmosfere girdi.


1972

Elektronik posta geliştirildi


1973

ilk mikrobilgisayar üretildi.Önceki bilgisayarlara göre daha küçük olduğu, tek bir kullanıcıya hizmet verdiği bu bilgisayarlara mikrobilgisayar adı verilmişti. Fransız R2E şirketi tarafından piyasaya sürülen bu mikrobilgisayarın adı Micral’di.


1974

Amerikan sondası Mariner- 10 Merkür gezegenine yaklaştı ve gezegenin yüzey haritasını çıkarttı.


1975

Apple-1 bilgisayarlar piyasada. Apple Inc. firmasından Steve Woznaik ve Steve Jobs’un tasarladığı Apple-1, 1976’dan itibaren insanlar tarafından benimsenerek önemli bir ticari başarı sağladı.


1976

Uzay sondaları Voyager-1 ve Voyager-2 fırlatıldı.Güneş sisteminin dış bölümündeki gezegenleri gözlemleyen ve bu gezegenler hakkında Dünya’ya bilgiler yollayan uzay araçları Güneş Sistemi’nin hiç bilinmeyen yönlerini
de ortaya çıkardı.


1978

ilk tüp bebek dünyaya geldi.ingiltere’ de yapay dölleme sonucu hamile kalan bir kadın doğum yaptı. Bu tarihten sonra yapay dölleme yoluyla doğan tüm çocuklara tüp bebek denmeye başlandı.


1981

IBM PC (Personal Computer) kişisel bilgisayarlar piyasada.Mikro bilgisayarların gündelik yaşama girmesi büyük ölçüde bu bilgisayarların ve Microsoft firmasının hazırladığı MS/Dos işletim sistemi sayesinde olmuştur.


1981

ABD uzay mekiği programını başlattı.ilk uzay mekiği olan Columbia 12 Nisan 1981’de ilk yolculuğuna çıktı.Columbia aslında ilk mekik değildi.Uzay yolu adlı bilimkurgu dizisine atfen 1977 yılında yapılan deneme mekiği, Enterprise olarak adlandırılmıştı; ama bu mekik uzaya hiç çıkamadı.


1983

Bağışıklık yetersizliğine yol açan AIDS (Acquired Imnune Deficiency Syndrome) virüsü ilk olarak 1983’te Paris Pasteur Enstitüsü’nde, 1984’te ABD’de belirlendi. 1986’da Batı Afrika’da HIV 2 adı verilen benzer bir virüs keşfedildi.


1984

Apple firması ilk Macintosh bilgisayarları piyasaya sürdü.Bu makineler,her şeyin grafik olarak çözümlenmesinden dolayı bilişimle kolay uygulanabilirliğin bağdaştırılabileceğini kanıtladı.Kullanılan küçük ikonlar yardımıyla istediği işlemi yapabilen kullanıcılar,ekran üzerindeki imleci, üzerinde küçük bir düğme bulunan "fare" yardımıyla ikonlara ulaşabiliyorlardı.1988 yılından
itibaren IBM marka bilgisayarlar da benzer bir işletim sistemi olan Windows ve Presentation Manager gibi programlarla donatıldı.


1985

Paul Crutzen, Mario Molina ve Sherwood Rowlan ozon tabakasında delik
olduğunu ortaya koydu. Güneşten gelen zararlı morötesi ışınları süzen ozon tabakası, deodorant yapımında ve soğutma sistemlerinde de kullanılan kloroflorokarbon gazlarının atmosfere karışması yüzünden en ince olduğu kuzey kutbu üzerinde delindi.


1987

Philips firması ilk kompakt diski (CD) tanıttı.Aslında 1979 yılından beri
var olan diskler,başlangıçta yalnızca müzik ve diğer sesler için tasarlanmıştı.Günümüzdeyse CD’ler bilgisayar oyunları,filmler,müzik albümleri yada bilgisayar programları gibi birçok değişik amaç için kullanılmaktalar.


1989

Amerikan uzay sondası Galileo, uzay mekiği Atlantis tarafından Jüpiter’i
İncelemek üzere uzaya gönderildi.


1989

Montreal Mc Gill Üniversitesi’nden Peter Deutsch, interneti indekslemek için ARCHI adında bir arşiv yarattı. Bu arşiv net üzerindeki FTP sitelerini kapsıyordu. Bir süre sonra Tim Berners internet üzerinde bilgiyi daha rahat dağıtma, kullanıcılara farklı yerlerde bulunan bir belgeden diğerine geçmede
büyük kolaylıklar sağlayan World Wide Web’i (WWW) geliştirdi.


1990

Hubble Uzay Teleskopu uzaya gönderildi. İngiliz gökbilimci Edwin Hubble’ın adını taşıyan bu dev teleskop, NASA ve ESA’ nın ortak projesi olarak yürütülmüştü.Teleskopun 15 milyar ışıkyılı öteyi gözleyebilmesi hesaplanmıştı.


1992

Büyük patlama kuramının kanıtları bulundu.Lawrence Berkeley Laboratuarları ve California Üniversitesi’nin ortak yürüttüğü bir projede, George Smoot başkanlığındaki bir grup araştırmacı, COBE (Cosmic Backround Explorer) uydusunun evrendeki fon ışımasındaki ısı dalgalanmalarının büyük patlamadan kaldığını keşfettiler.


1993

En yaşlı dinozor bulundu. Arjantin’de And Dağları eteğindeki Ischigualsto doğal parkında bulunan bu dinozorun bir Evoraptor olduğu açıklandı.1 metre boyunda, 11 kilo ağırlığında olduğu anlaşılan bu dinozorun yaklaşık 225 milyon önce yaşadığı açıklandı.Arka ayakları üzerinde yürüyen evoraptorlar, etobur canlılardı.


1994

Karadeliklerin varlığına ilişkin kanıtlar bulundu. Hubble uzay teleskopunun verilerine göre 52 milyon ışık yılı ötede bir karadelik gözlendi.Kardeliklerin varlığı Albert Einstein tarafından genel görelik kuramı kapsamında öngörülmüştü.M87 adı verilen bu karadelik, Einstein’ın öngörüsünün bir kanıtı niteliği taşıyor.


1995

Bilim adamları gezegen sistemine sahip güneş benzeri yıldızlar keşfetti. iki grup gökbilimci üç ay arayla çevresinde gezegenler olan yıldızlar buldular. Aslında 1994 yılında Güneş sistemi dışında da gezegenler bulunmuştu.Ne var ki bunlar ölü yıldızların, pulsarların çevresinde dönüyorlardı.Dünya’dan 42 ışık yılı uzaklıkta bulunan yeni gezegenlerse güneşimiz benzeri yıldızların çevresinde dönüyorlar.


1996

Hubble Uzay Teleskopu milyarlarca yeni gökada keşfetti.Her gökadanın
yaklaşık 50-100 milyar yıldız içerdiğini söyleyen gökbilimciler bunların bilinen
gökada biçimlerinden farklı olduğunu da açığa çıkardılar.Bu bulgularda spiral yada eliptik olmayan, daha önce görülmemiş şekillerde yeni gökadalar da vardı.


1997

Viking uzay sondalarından yıllar sonra Pathfinder, Mars’a inen ilk araç oldu.
Dünya’dan 1996 yılında fırlatılan araç, yaklaşık 500 milyon kilomtre yol aldıktan sonra Mars’a "düşürüldü." Pathfinder, Vikingin kaldığı yerden Mars hakkında bilgiler iletti .


1997

ilk genetik kopyalama gerçekleştirildi.Bir grup İskoç bilimadamı şubat ayında ergen bir memelinin genetik kopyasını yarattıklarını duyurdular.Bu, genetik alanındaki birçok uzmanın gerçekleştirilmesine olanaksız gözüyle baktığı bir işlemdi. Dolly adlı koyunun kopyalanmasının başarıyla sonuçlandığının duyurulması beraberinde yeni tartışmaları da getirdi.Bunların en başta geleni de kopyalamanın ahlaki yanıydı.Bu teknikle insan kopyalamanın zararları üzerinde duruldu ve bunun yalnızca tarımsal ve tıbbi amaçlarla kullanılması gerektiği vurgulandı.


1999

Galileo uzay aracı Jüpiter’in uydusu Io’ da bir volkan patlaması görüntüledi. Güneş sisteminde görülen en büyük volkan olduğu belirtilen dev volkan, 1,5 km yüksekliğinde lav püskürtüyordu.

Dünya (gezegen)

Vikipedi, özgür ansiklopedi

 
Git ve: kullan, ara
 
Yer Yerin astronomik sembolü

Apollo 17'den Yer'in görüntüsü:Mavi Bilye.
Yörünge Özellikleri
Yarı büyük eksen 149.597.887 km.
Günberi 147.098.074 km.
(0,983
A.Ü.)
Günöte 152.097.701 km.
(1,017
A.Ü.)
Yörünge dışmerkezliği 0,017
Yörünge eğikliği 0
Dolanma süresi
(Yıldız yılı)
365 gün 6 sa. 9 dk. 9 s.
(365,25636 gün)
(1,000039
dönencel yıl)
Yörünge hızı
ortalama
En yüksek
En düşük

29,78 km/s
30,29 km/saniye
29,29 km/s
Doğal uydu sayısı 1
Fiziksel Özellikler
Ekvator çapı 12.756,28 km
Kutuplar arası çap 12.713,56 km
Basıklık 0,003
Ekvator çevresi 40.075 km
Yüzey alanı
Karalar
Denizler
510.067.420 km2
148.847.000 km2 (%29,2)
361.220.420 km2 (%70,8)
Hacim 1,08 x 1012 km3
Kütle 5,97 x 1024 kg.
Yoğunluk 5,51 g/cm3
Eksen eğikliği 23,44°
Dönme süresi
23 sa. 56 dk. 4,1 sn.
(0,99727 gün)
Yerçekimi 9.78 m/s2
Kurtulma hızı 11,18 km/s
Beyazlık (albedo) 0,37
Yüzey sıcaklığı
ortalama
En yüksek
En düşük

14°C (287 K)
57,7°C (331 K)
- 89,2°C (184 K)
Atmosferin içeriği
Azot  %78.08
Oksijen  %20.94
Argon  %0.93
Karbondioksit  %0.038
Su buharı Eser (iklime bağlı olarak değişir)

Dünya, (Yer, Yeryüzü, Acun, eski dilde Arz), Güneş sistemi'nin Güneş'e uzaklık açısından üçüncü sıradaki gezegeni. Üzerinde yaşam barındırdığı bilinen tek doğal gök cismidir. Katı ya da 'kaya' ağırlıklı yapısı nedeniyle üyesi bulunduğu yer benzeri gezegenler grubuna adını vermiştir. Bu gezegen grubunun kütle ve hacim açısından en büyük üyesidir. Büyüklükte, Güneş sistemi'nin 9 gezegeni arasında gaz devlerinin büyük farkla arkasından gelerek beşinci sıraya yerleşir. Tek doğal uydusu Ay' dır.

24 Aralık 1968, Apollo 8
24 Aralık 1968, Apollo 8

Konu başlıkları

[gizle]

Dünya'nın Oluşumu [değiştir]

Dünya'nın bütün öbür gezegenlerle aynı zamanda oluştuğuna inanılır.Güneş Sistemi'nin başlangıcına ilişkin eski bir kurama göre önce Güneş var olmuş, daha sonra gezegenler ondan kopmuştur. Artık geçerli sayılmayan bu kurama göre Güneş ilk oluştuğu zaman bugünkünün 50-60 katı büyüklükteydi ve kendi çevresinde hızla dönüyordu. Bu dönme hareketinden doğan merkezkaç kuvvetin etkisiyle Güneş'ten dışarıya bir miktar madde savruldu. Önce çok uçucu olmayan mineral ve metallerin yoğunlaşmasıyla iç gezegenler, sonra uçucu gazların yoğunmaşlasıyla dış gezegenler oluştu. Güneş'in ve bütün gezegenlerin aynı zamanda oluştuğunu ileri süren yeni bir kurama göre de Samanyolu Gökadası'ndaki dev bir gaz ve toz bulutu kendi kütleçekim kuvvetinin etkisiyle büzülmeye başladı (Gökada). Bu madde parçacıklarından çok büyük bölümünün yoğunlaşmasıyla Güneş oluştu; bu kütle giderek öyle büyüdü ve madde yoğunluğu öylesine arttı ki bir süre sonra nükleer tepkimiler için elverişli bir ortama dönüştü. Öte yandan buluttaki daha küçük madde yoğunlaşmalarıyla da ilk gezegenler oluşmaya başladı. Bugünkü gezegenlerin öncülü olan bu ilk gezegenler başlangıçta birer gaz kütlesi halindeydi, ama hiçbiri nükleer tepkimelerin başlayabileceği kadar büyük değildi. Güneş'in sıcaklığı arttıkça çevresindeki yakın gezegenleri, yani yerbenzeri gezegenler kuşatan gaz bulutları yok oldu ve geride büyük olasılıkla erimiş durumdaki minerallerden oluşan çekirdekleri kaldı. Güneş'e çok uzak olan öbür gezegenler ise pek fazla değişikliğe uğramadan bugüne kadar ulaştı.

Dünya'nın Yaşı [değiştir]

Dünya'nın yaşı doğrudan doğruya kayaçların yaşıyla ölçülmez. Çünkü bilinen en yaşlı kayaçların bile bugün artık yeryüzünde var olmayan daha yaşlı kayaçlardan oluştuğunu biliyoruz. Bugüne kadar saptanabilen en yaşlı kayaçlar Grönland'ın batısında bulunmuştur ve 3,8 milyar yaşındadır. Demek ki Dünya'nın yaşı bundan daha fazladır.

Bugün Dünya'nın yaşını hesaplamak için başvurulan yöntem radyoaktif elementlerin dönüşümüdür. Örneğin radyoaktif uranyum elementinin uranyum-238 ve uranyum-235 gibi iki ayrı tipte atomu (izotop) vardır. Bu atomların ikisi de çok yavaş bir süreçle kurşun atomlarına dönüşür. Öbür uranyum izotopundan biraz daha ağır olan uranyum-238'in dönüşümüyle daha hafif bir kurşun izotopu olan kurşun-206, uranyum-235'in dönüşümüyle de biraz daha ağır bir izotop olan kurşun-207 atomları oluşur. Uranyum-235'in kurşuna dönüşme hızı uranyum-238'in dönüşme hızından altı kat daha fazladır. Bu nedenler, incelenen bir kayaçtaki kurşun-206 ve kurşun-207 atomlarının oranı kayacın yaşına bağlı olarak değişir. En yaşlı olduğu düşünülen bir kurşun minerali ile bugün okyanuslarda oluşan kurşunun izotop yapısı arasındaki fark, ancak bu iki örneğin oluşumları arasında 4,55 milyar yıllık bir zaman dilimi olmasıyla açıklanabilir. Bu süre de Dünya'nın yaşı olarak kabul edilebilir. En eski kayaçların yaşını hesaplamak için radyoaktif rubidyum elementinin stronsiyuma dönüşme süreci de temel zaman ölçeği olarak alınabilir.ortalama çapı 347413 km

Biçimi [değiştir]

Ana madde: Jeodezi

Dünya'nın üzerindeki topografik oluşumlar ve kendi ekseni etrafındaki eksantrik hareketi nedeniyle düzgün bir geometrisi yoktur.Geoibs bir biçimdedir, fakat kutuplardaki yarıçapı ekvator yarıçapından fazladır. Bu kutuplarından basık küresel geometrik şekil "geoid" (Latince, Eski Yunanca Geo "dünya") yani "Dünya şekli" diye adlandırılır. Referans küremsinin ortalama çapı 12.742 km'dir (~40.000 km/π). Yer'in ekseni etrafında dönmesi ekvatorun dışarı doğru biraz fırlamasına neden olduğu için ekvatorun çapı, kutupları birleştiren çaptan 43 km daha uzundur. Ortalamadan en büyük sapmalar, Everest Dağı (denizden 8.848 m yüksekte) ve Mariana Çukuru dur (deniz seviyesinin 10.924 m altı). Dolayısıyla ideal bir elipsoide kıyasla Yer'in %0,17'lik toleransı vardır. Ekvatorun şişkinliği yüzünden Yer'in merkezinden en yüksek nokta aslında Ekvador'da Çimbarazo Dağıdır.

İç yapısı [değiştir]

Ana madde: Yer'in yapısı

Yer'in içi, diğer gezegenler gibi, kimyasal olarak tabakalardan oluşur. Yer'in silikattan oluşmuş bir kabuğu, yüksek viskoziteli bir mantosu, akışkan bir dış çekirdeği ve katı halde bir iç çekirdeği vardır.

Yer'in tabakaları aşağıda belirtilen derinliklerdedir:

Derinlik (Km) Tabaka
0–60 Litosfer (5 ila 200 km arası değişir)
0–35 ... Kabuk (5 ila 70 km arası değişir)
35–60 ... mantonun en üst kısmı
35–2890 Manto
100–700 ... Astenosfer
2890–5100 Dış kabuk
5100–6378 İç kabuk

Dünya'nın dış kabuğu ile bu kabuğun üzerindeki atmosfer(hava) ve hidrosfer (okyanuslar ve denizler)katmanları doğrudan gözlemle incelenebilir. Oysa Dünya'nın iç bölümlerine ulaşarak yapısını doğrudan inceleme olanağı yoktur. Dünya'nın iç yapısına ilişkin bütün bilgiler depremlerin incelenmesinden ve Dünya'nın içinde var olduğu düşünülen maddeler üzerindeki deneylerden elde edilmiştir. Yanardağların varlığına ve yerkabuğunun yüzeyindeki ısı akışı ölçümlerine dayanarak Dünya'nın iç böümlerinin çok sıcak olduğunu biliyoruz. Yerkabuğunun derinliklerine doğru indikçe kayaçların sıcaklığı her kilometrede 30°C kadar yükselir. Böylece; kabuğun en alt katmanlarının çok daha üstünde yer alan kayaçlar kızıl kor haline dönüşür. Aslında Dünya'nın büyüklüğüne oranla yerkabuğu çok incedir. Eğer Dünya'yı bir futbol topu büyüklüğünde düşünürsek kabuğu da ancak topun üzerine yapıştırılmış bir posta pulu kalınlığındadır. Kabuğun altında kalan kayaçlar ise akkor sicaklığına kadar ulaşır.

Depremlerin nedeni, yerkabuğundaki bir kırıkla birbirinden ayrılan iki büyük kütlenin (levhanın) birdenbire harekete geçerek üst üste binmesi ya da uzaklaşması sonucunda yerkabuğunun şiddetle ileri geri sarsılmasıdır. Büyük bir depremde bazi titreşimler Dünya'nın öbür yüzündeki dairesel bir alanda "odaklanır". Buna karşılık bazı titreşimler çekirdeği aşıp öbür yana geçmez. Böylece Dünya'nın öbür yüzünde hiçbir titreşimin duyulmadığı halka biçiminde bir "gölge" belirir. Bu gölgenin boyutları ölçülerek çekirdeğin büyüklüğü hesaplanabilir. Ayrıca deprem titreşimlerinin yayılma hızi saptanarak içinden geçtikleri maddelerin yoğunluğu, dolayısıyla bileşimi belirlenebilir. Eritilmiş kayaçlarla yapılan laboratuvar deneyleri bu çalışmalara büyük ölçüde ışık tutar. Dünya'nın yüzeyi, kalınlığı 6 ile 70 km arasında değişen bir "kabuk" katmanıyla örtülüdür. Yerkabuğu denen bu katman daha ağır maddelerden oluşan ve 2.865 km derine inen çok kalın "manto" katmanının üzerine oturur. Mantonun bittiği yerde Dünya'nın merkezine kadar kadar 3.473 km boyunca uzanan "çekirdek" başlar. Jeologlara göre, içteki manto katmanı çok büyük kabarma harektleri sonucunda yerkabuğunu iterek birçok yerde yüzeye cıkmıştır. Ayrıca normal olarak yerkabuğunun yapısında bulunmayan bazı kayaçlar da yanardağı hareketleri nedeniyle Dünya'nın yüzeyine ulaşmıştır. Jeologlar bu verilere dayanarak mantonun üst kesimlerinin "ültrabazik" korkayaçlardan oluştuğunu ileri sürerler. Bir yanda "asit" kayaç olarak nitelenen granitin yer aldığı kayaç sınıflandırmasının öbür ucunda bulunan bu ültrabazik kayaçlar ağır demir ve magnezyum silikatlardan oluşur. Mantonun alt bölümlerinin de aynı yapıda, ama daha ağır ve yoğun olduğu sanılmaktadır. Çekirdeğin yapısındaki maddeler ise hem mantodakilerden daha ağır, hem de hiç değilse çekirdeğin dış bölümünde sıvı haldedir. Buna karşılık çekirdeğin içinin manto ve kabuk gibi katı olduğu sanılıyor. Yerçekirdeğin olağanüstü bir basınç vardır. Bilinen elementlerin çoğu böylesine büyük bir basınç altında çok yoğunlaşmış olarak bulunabilir; ama jeologların genel kanısı, bazı demirli göktaşları (meteoritler) gibi çekirdeğin de metal halindeki nikel ve demirden oluştuğudur.

Levha hareketleri [değiştir]

Ana madde: Levha hareketleri

Levha hareket teorisi'ne (tektonik levha teorisi olarak da bilinir) göre Yer'in en dış kısmı iki tabakadan oluşur: kabuğu da kapsayan litosfer ve mantonun katılaşmış dış kısmı. Litosferin altında astenosfer bulunur, bu mantonun yüksek viskoziteli olan iç kısmıdır.

Litosfer, astenosferin üzerinde, tektonik levhalara ayrılmış bir halde yüzmektedir. Bu plakalar belli temas noktalarında üç tür hareketten birini gösterirler: yaklaşma, uzaklaşma veya yanyana kayma. Bu temas noktalarında depremler, volkanik faaliyetler, dağ oluşumları ve okyanus dibi hendekler oluşur.

Ana plakalar şunlardır:

Önemli küçük plakalar arasinda Hint plakası, Arabistan plakası, Karaip plakası, Nazka plakası, Skotia plakası ve Anadolu plakası sayılabilir.

Aşınma [değiştir]

Kıtaları oluşturan güç, levha hareketlerinin motoru olan Yer'in iç enerji kaynağıysa, çok daha büyük bir dış enerji kaynağı, kıtaları aşındırarak yok etme sürecinde etkili olur: Güneş enerjisi. Atmosfer hareketlerini ve su döngüsünü sürdürmek için gerekli enerjiyi sağlayan güneş ışınları, su ve rüzgar aşındırması ile kıta yüzeylerinden koparılan minerallerin yine bu iki araç yardımıyla okyanus tabanlarına taşınarak çökmesine yardımcı olur. Bu mekanizma ile okyanus kabuğu üzerinde gittikçe kalınlaşarak biriken tortul kaya katmanı, dalma-batma mekanizması sırasında yerküre içlerine taşınarak yeniden erir.

Aşınma mekanizması, suyun yerçekimi etkisi altındaki hareketlerini izler, yüksek dağların aşınarak alçalmasına, okyanus derinliklerinin dolarak yükselmesine yol açar, sonuçta yer yuvarlağının girinti ve çıkıntılarının törpülenerek çekim etkisi ile belirlenmiş ideal jeoit biçimine yaklaşması yönünde çalışır.

Atmosfer [değiştir]

Ana madde: Atmosfer
Apollo 8 astronotları tarafından görüntülenen Ay'dan Dünya'nın doğuşu
Apollo 8 astronotları tarafından görüntülenen Ay'dan Dünya'nın doğuşu

Yer atmosferinin kesin bir sınırı yoktur, uzaya doğru gittikçe incelip yok olur. Atmosfer kütlesinin dörtte üçü gezegenin yüzeyinden itibaren ilk 11 km içindedir. Bu en alt tabaka troposfer olarak adlandırılır. Daha yüksekteki atmosfre genelde stratosfer, mezosfer ve termosfer olarak adlandırılır. Bundan ötededeki eksosfer, Yer'in manyetik alanının güneş rüzgarları ile etkileştiği manyetosfere doğru giderek incelir. Atmosferin Yer'deki yaşam açısından önemli bir kısmı ise ozon tabakasıdır. Yer'in yüzeyindeki atmosfer basıncı ortalama 101,325 kPa'dır. İçeriği %78 azot, %21 oksijen ve eser miktarda su buharı gibi başka gazlardır. Atmosfer güneşten gelen morötesi ışınları soğurarak Yer'deki canlıları korur, sıcaklık farklılıklarını azaltır, su buharının taşınmasını sağlar ve yararlı gazları sağlar. İklim ve meteorolojinin başlıca unsurlarından biri atmosferdir.

Hidrojen gazı hafif olduğu ve Yer'in ortalama sıcaklığında kurtulma hızına sahip olduğu için, eğer kimyasal olarak bağlı değilse uzaya kaçar. Bu yüzden Yer'in atmosferi yükselticidir, bu da gezegende gelişmiş olan yaşamın kimyasal özelliklerini belirler.

Yer, yüzeyinde sıvı halde büyük bir su kütlesi bulundurması bakımından gezegenler arasında eşsiz bir konumdadır. Okyanuslar şeklinde Yer yüzeyinin % 70'ini kaplayan bu kütle, yerkürenin , hidrosfer (=su küre, su yuvarı) adı verilen bir katmanı olarak görülebilir ve gezegenin toplam kütlesinin yaklaşık 1/4000' ini oluşturur. Yer kabuğunu oluşturan kayaçlar içinde bundan çok daha fazla miktarda su bulunduğu sanılmaktadır. Bu su, levha hareketleri sonucunda dalma-batma sürecine giren katmanların ısınmasıyla kayaç yapıdan ayrılarak, yanardağ püskürmeleri ile buhar halinde yüzeye çıkar. Hidrosferi oluşturan su kütlesinin günümüzdeki temel yenilenme kaynağı bu mekanizma olmakla birlikte, kozmik çarpışmaların sıklığının çok daha fazla olduğu Güneş Sistemi'nin erken dönemlerinde, bileşiminde donmuş halde su bulunan göktaşı çarpmaları ile gezegene büyük miktarda su taşınmış olabilir.

Yer yüzeyindeki su döngüsü, Güneş ışınlarının sağladığı enerjiden gücünü alan, atmosfer ve meteorolojik olayların önemli rol oynadığı karmaşık bir mekanizma ile hem yer kabuğunun şekillendirilmesinde, hem de yaşamın ortaya çıkması ve sürdürülmesindeki temel etkenlerden birini oluşturur.

Dünya'nın hareketi [değiştir]

Dünyanın kendi çevresinde dönüşünü gösteren bir animasyon
Dünyanın kendi çevresinde dönüşünü gösteren bir animasyon


Dünya kendi çevresinde (23 saat, 56 dakika, 4.091 saniye) ve güneş çevresinde (365 gün, 6 saat, 48 dakika) hareket eder. Günlük ve yıllık hareketlerine bağlı olarak gece, gündüz, mevsimler, kayaçların oluşması ve diğer canlılık ve biyolojik olaylar gerçekleşir. Mevsimlerin oluşmasında etken ise 23 derecelik eksen eğikliğidir.

Ay ve Dünya [değiştir]

Ekvator, kuzey ve güney yarıküreleri birbirinden ayıran hayali dairesel hat. Kuzey ve Güney kutup noktalarına eşit uzaklıkta olan noktaların birleştirilmesiyle elde edilen çizgidir. Ekvator'un enlemi tanım gereği 0° dir. Ekvator çizgisinin uzunluğu 40,076 km. dir.

Ekvator’un özellikleri [değiştir]

  • En uzun paralel dairedir.
  • Paralel dairelerinin başlangıcıdır. (0˚ Paraleli dünyayı kuzey ve güney olmak üzere iki yarı küreye ayırır.)
  • Güneş ışınlarını yaklaşık olarak 21 Mart ve 23 Eylül’de dik açı ile alır (Ekinoks).
  • Çizgisel hızın en fazla, yerçekiminin en az olduğu yerdir.
  • Üzerinde gece ve gündüz süreleri her zaman eşittir.
  • Ekvator üzerinde meridyenlerin birbirlerine uzaklığı eşit ve 111Km. dir.

her meridyen arası dört d.k dir.Güneş ışınları nerede olursa olsun bir meridyenden diğer merdyene aynı anda geçerler.

  • Ekvator dünya üzerinde var olmayan ama var olan gibi düşündüğümüz hayali çizgi. 

    İlginç İcatlar: Bilimin Geldiği Son Nokta

    Kategori Kategori: Güncel Olaylar | Yorumlar 202 Yorum | Okunma 54258 Okunma | Yazar Yazan: TeknoPortal | 10 Mart 2007

    Kimin işine yaracak bunlar demeyin. Bilimadamları insanlık için tasarrufa yönelik yeni icatlar yapmaya devam ediyor.

     
     
     
    Yeni çıkacak bu yüzükler sayesinde, doğum günlerini, evlilik yıldönümlerini unutmayacaksınız. Son 24 saat içinde her saat, parmağınızı 10 saniye boyunca 1Güncel Teknoloji Haberleri20 dereceye kadar ısıtıyor.
     
     
     
     
     
     
     
     
     
    Suyun basıncı ile çalışan, pil veya elektirik gerektirmeyen ışıklı duş başlıkları...Suyun basıncı ile çalışan bu ışıklı duş başlıkları, suyun sıcaklığına göre renklerini değiştiriyorlar.
     
     
     
     
     
     
     
     
     
    Geçebileceğiniz şekilde açılabilen otomatik kapılar..Yatay çubukların uçlarında bulunan sensörler sayesinde çubuklar geçeceğiniz kadar açılıp, ısı yalıtımında yüksek başarı sağlıyorlar.
     
     
     
     
     
     



    Dünyada ve Türkiye'de bir ilk.. Fotoselli Taharet Musluğu!
    Elinizi her uzatışta 10 saniye süreyle su verir ve otomatik kapanır.Maksimum hijyeni,su tasarrufu ve sağlamlık.4 adet AAA kalem pille 1 yıldan fazla çalışır.
     
     
     
      
     
     
     
     
      
     
    Hijyen günümüzün sorunu. Bir kullanımlık ve hijyenik şartları yerine getiren ürünler revaçta..Ve işte tek kullanımlık sabun.. 18 metre boyunca mükemmel temizlik. 3-4 cm koparın ve kullanmaya başlayın. Bitkisel bazlı rulo, kullan at sabun.
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
    Ev kadınlarının büyük yardımcısı olmaya aday bir icat.. Yemeklerin lezzeti artacak.. Kesme tahtası üzerinde doğradığınız malzemenin ağırlığını görebiliyorsunuz.
     
     
     
      
     
     
     
    Bu elbise tam 444 adet elektronik devreler ihtiva eden plaketten yapılmış. Gün boyu güneş ışığı ile şarj olan elbise, geceleyin ise değişik renk ve şekillerde ışımaya başlıyor. Üstelik bu ışık oyunları bir bilgisayarla değiştiriliyor.
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     Güzel bayan nefes aldıkça, pervane dönüp elektrik üretiyor ve şiddetine göre led parlıyor.
 
 
  Bugün 24 ziyaretçi (46 klik) kişi burdaydı!  
 
Get my banner code or make your own flash banner
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol